28 Kasım 2012 Çarşamba

öfke-kalp ilişkisi.



Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş.
 Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız?

O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız? ” diye tekrar sormuş. 

Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış:  
“İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”

“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”

Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş:
 “ Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. "


Kalplerinizin daima birbirine yakın olsun, hiç konuşmadan anlaşın e mi :))

22 Kasım 2012 Perşembe

kan grubuna göre kişiliğiniz :)

 

Hürriyette yer alan bir habere göre,  kan gurubumuz kişiliğimiz belirliyormuş:)
Benim kan bana biraz uyuyor. Sizinkiler nasıl bakın bakalım?

İşte liste:

“0” Grubu “Sıcak” 

Olumlu, aktif, bağımsız, risk almayı seven, zaman zaman bencil, romantik, arkadaşlarından etkilenen, organizasyon yeteneği gelişmiş, gururlu, birilerine dokunmayı ve birilerinin ona dokunmasını seven, hedefe kitlenen, boyun eğmeyi sevmeyen, açık sözlü.

“A” Grubu “Cool”

Temkinli, yardımsever, sorumluluk sahibi, iç huzura ve güçlü bir hafızaya sahip, grup çalışmasında başarılı, resmiyeti seven, sakin, kurallara uyan, insanlarla olan ilişkilerine değer veren, çok hassas, başkalarının ona dokunmasından hoşlanmayan.

”B” Grubu “Aktif”

Neşeli, bencil, kaprisli, gelenek ve göreneklere karşı, sosyal, eğlenceli, duygusal, özünde yalnız, kolay neşelenebilen, kibar, bağımsızlığına çok düşkün, güçlü bir kişiliğe sahip, işlerini kendi yöntemine göre yapan, geçinmesi kolay, maceracı, dokunmayı seven ve birinin ona 
dokunmasından hoşlanan.
 
“AB” Grubu “Rahat” 

Gizemli, mantıklı, ekonomik, etkili, eleştirel, analitik bir düşünce yapısına sahip, duygusuz, orijinal, yalnız kalmayı seven, çabuk sıkılan, çevresine kolay uyum sağlayan, içgüdüsel duygulardan nefret eden, insanlara faydalı olmaya çalışan, başkalarının ona dokunmasından hoşlanmayan.

20 Kasım 2012 Salı

hayat böyledir.



 Ben hayat için;

"Anlayamadığım bazı bölümler vardı, çalışmadım yerlerden sorular çıktı ama yine de çok başarılıydım, helal olsun bana" derdim herhalde :)

eee hayat bütün duyguların karışımından oluşmaz mı zaten?
 Her zaman mutlu olmak ya da her zaman her şeyin yolunda gitmesi mümkün müdür?
Mümkünse bile böyle bir hayat zevk verir mi?

Bazen ayaklarım yerden kesilir mutluluktan uçarım. Koca bir gülümseme eksik olmaz suratımdan.

Bazen de zorluklar olur hiç beklemediğim bir anda. 
hönk diye kalırım ortalıkta :)

Hemen başlarım bocalamaya. 
Şaşkın şaşkın bakarım sağa sola.

Herkes gibi benim de ilk yaptığım şey kendimi sorgulamak olur.
Noldu ki şimdi? Ben ne  yaptım ki? Ben bunu hakkettim mi yani? 
gibisinde onlarca soru...
Kafam örümcek ağına döner. 
İşte o zaman hayat çok zor gelir ve vazgeçmek isterim. 
Ama bilirim ki yaşanılan her şey bana mutlaka bir artı katacak ve beni büyütecektir :)

Böyle anlarda küçük bir tebessüm bile benim için her şeyi değiştirmesine müsade eder hayatı akışına bırakırım.

Çünkü; her şeye ragmen hayatın güzel ve yaşamaya değer olduğunu bilirim :))
Bol huzurlu ve mutlu haftalar olsun  herkese...

16 Kasım 2012 Cuma

tosbam olaydı iyiydi :)


Artık ben de yollardayım.
Dörtlülerim yanık sağdan sağdan gidiyorum.

Dikkat edelim liiiiitfen, daha çok minik oooo :)

Hayırlı cumalar, 
Mutlu haftasonları, 
Ayrıca, KPDS' ye girecek olanlara da bol başarılar diliyorum :))

15 Kasım 2012 Perşembe

hicri yılbaşı.


Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselam, miladi 571’de 20 Nisana rastlayan, Rebiulevvel ayının 12. Pazartesi sabahı, Mekke’de doğdu. 622’de Mekke’den Medine’ye hicret etti. 20 Eylül Pazartesi günü, Medine’nin Kuba köyüne geldi. Bu tarih Müslümanların şemsi yılbaşı oldu. O yılın Muharrem ayının 1. günü de, hicri [kameri] yılbaşı oldu. Muharrem ayının birinci gecesi Müslümanların yılbaşı gecesidir.

Herkese dileklerinin kabul olduğu, barış ve huzur dolu bir yıl diliyorum :))

13 Kasım 2012 Salı

kadın-erkek farkı :)


Her konuda ayrıntılara fazla takılıyoruz galiba :)
Ne yapalım Allah bizi böyle özene bözene yarattığı için bizimde kendimize öyle bakmamız gerekiyor tabi :))

okunası bir kitap.



İnsan neden uyuşturucu kullanır?
Bağımlılık hangi aşamada başlar?
Bir uyuşturucu bağımlısının gözünde hayat nasıldır? 
Kurtuluş yolu var mıdır?
...

İşte bu soruların cevabını veren, bağımlılıktan kurtulmuş biri tarafından yazılmış, insanın içini acıtan bir kitap.

Siz de benim, hayatın farklı yerlerinde, çok farklı tecrübeler yaşamak zorunda kalan insanların gözünden hayatı merek ediyorsanız mutlaka okumalısınız.

Herkeslere iyi salılar...

9 Kasım 2012 Cuma

düğünümüz vardı...

 


Birlikte işe başladığım arkadaşım Büşra evlendiiiii.  Hem üzüldüm hem sevindim.
Gerçi bir ay oluyor ama fotografları anca toparlayabildim.
Nikah öncesi kına gecesi vardı. Gelin hazırlandı, mumlar yakıldı...
 

Kına da tamam olduğuna göre o müthiş türkü eşliğinde kızımızı ağlatmayı başararak kına yakıldı.


Hoplandıı, zıplandı güzelce kurtlar döküldü.
Geceden hasarlı çıkan ayaklar düğün günü için dinlendirmeye alındı ve bir güzel uyundu.


Sabah, biz gecenin yorguluğunu atıp kendimize geldiğimizde, gelin arabası çoktan hazırlanmış, aşağıda gelini beklemekteydi...


Biz de düğün başlamadan önce bize düşen ulvi görevi yerine getirip ayakkabının altını isimlerimizle doldurduk.
 (Büşra'nın dediğine göre en çok benimki silinmiş. Düğün yakın görünüyor hadi hayırlısı :p )


 veeeeeeeeee
Genç çiftimiz, şimdiye kadar gördüğüm en sempatik nikah memuru eşilğinde, birbirlerine "sonsuza kadar eveeeeet" dedi, gelin damadın ayağına bastı, konuklarla kuçaklaşma merasimi de bittikten sonra...


Arkalardından el sallayarak bir ömür boyu mutluluklar dilendi...

Büşra-Gökhan (13-14 Ekim 2012)

(Fotografların için Ako'ya teşekkür ederim)
 

8 Kasım 2012 Perşembe

yalan makinesi istiyoruuum!!! çünküüüü

İşte böyle gözümün içine baka baka yalan söylüyorlar ve ben de hemen her şeye inanıveriyorum.

Aslında inanmıyorum ama öyle olmasını istediğim için kurcalamıyorum galiba. 
Hani bir söz vardır:

 "İnsan, sevdiği insanın her yalnışında bir doğru, sevmediği insanın her doğrusunda bir yalnış arar." diye.

İşte tam da böyle oluyor benim için.
O an bana kendimi iyi hissettiriyor ben de sonrasını düşünmeden "aaa gerçekten mi?" deyip mutlu oluyorum.

İşte bu karikatürdeki kız var ya aynen ben.
Safım ya nasıl da inanmış.

Ama burda aslında sorun sadece kızın saflığı değil.
Çocuğa bakın nasıl da rol yapıyor. 
Bıraksan saniyede milyon tane yalan pırtlatır :)
İşte ben böyle insanlarda çok çekiyorum. 
Yalan söylediklerini ele verecek hiçbir belirti olmuyor yüzlerinde.

İnsan bi kızarır, gözünü kaçırır, terler falan filan...
Bunları kendimde biliyorum :) 
Ben yalan söylemeye çalıştığım zaman bunlar oluyor hatta kekeme bile oluyorum bazen.  
ımm şeyy kemm kümm
Sonrasında da yalanım açığa çıkıyor zaten :) 
Bir de bunun için kızarıp bozarıyorum. En iyisi uzak durmak.

Hadi bakalım herkes güzel güzel konuşsun hiç de yalan söylemesin :p
 

7 Kasım 2012 Çarşamba

bakın bakın ne buldum :))



Geçen gün evi toplamaya çalışırken buldum bu minik şeyi.
Dünyaya geldiğimde vücuduma değen ilk yabancı cisim.
Çooook farklı geldi bana. 
Ayşe kim yahu dedim? önce.
Annemin yapmış olduğu açıklamaya göre.
O zamanlar hastanede doğan kız çocuklarına "ayşe", erkek çocuklara da "ali" adını veriyorlarmış. 
Çocukları da annelerinin isminden ve soyisimlerinden ayırt ediyorlarmış.
Pek sağlıklı gelmedi bana.
 Abimle çok benzemediğim için hastanede karışmış olma ihtimalim aklımın bir köşesinde hep durduğu için midir bilmem ama bir "acaba" daha geçmedi içimden desem yalan olur :)

(Neyse bunlar aile arasında halledilmesi gereken konular ayıp orda burda söylenmez :p)
 
Sonra birden doğduğum anı hayal etmeye çalıştım. Kolumda bu bileklik var ve buruş buruşum :))
Nasılda minikmişim beeeen!! Annem nasıl da büyütmüş beni...
Ama çok duygulandım ben şimdi...

Bu arada buruş buruş diyince aklıma geldi.
 Bebekler ilk doğduklarında çok çikkin oluyorlar di mi?
Bi de çok küçük oldukları için insan dokunmaya korkuyor. 
Biz Türk halkı olarak pek meraklıyızdır öpüşmeye, koklaşmaya ama bu minikler gelmiyor böyle şeylere.
Ciltleri çok hassas olduğu için hemencik pütür pütür oluyorlar. 
O zaman da hem minik, hem buruşuk, hem de pütürük oluyorlar yazık onlara...

Konudan konuya atlayarak bugünkü saçmalama limitimi de doldurduğuma göre, işime döneyim de ekmek parası kazanayım.
Yıllar sonra doğacak çocuğumun buna ihtiyacı olabilir :)

Bana katlandığınız için teşekkür eder, güzel günler dilerim...

6 Kasım 2012 Salı

üşütük bi insan kışın ne yapar?


Tabi ki bol bol bitki çayı içer,
Ballı, limonlu, zencefilli karışımları da ihmal etmez.
Bir de bol tarçınlı salep. ımmm canım çekti olsa da içsek buharı üstünde:)

Hani  bazı insanlar vardır ya. 
İncecik kıyafetlerle dolaşırlar kış boyu da hiç üşümezler.
İtiraf ediyorum ben onları çok ama çok kıskanıyorum :)
Burdan sormak istiyorum
Heeeyy!!! Sizler de üşüyosunuz da belli mi etmiyosunuz yok sa geçekten de üşümüyo musunuz? 
Eğer gerçekten üşümüyorsanız sırrınız nedir acaba?
Belki bu minik yavrucakla paylaşmak istersiniz :)
Millet daha mevsimlik tırıl tırıl dolaşırken Ben rüzgar esti diye hemen Eyvahhh!!! kış geldi galiba diye paniklemeye başlıyorum.
Evde ekstra bir çaba harcıyorum sıcak durmak için.
Gören de üstüme kar yağıyor sanır.
Çorap üstüne ev botu, kazalar ve polar battaniyeler vazgeçilmezim oluyor :)
Hala bi de sıcak su torbam yanımdaysa değmeyin keyfime. Kedi gibi kıvrılır yatarım.
Şuan çamdan dışarı bakıyorum ve içim ürperiyor.
Ben en iyisi gidiyim de kendine sıcak bişeyler ısmarlıyım.
Bana afiyet siz de iyi gezmeler olsun:)

5 Kasım 2012 Pazartesi

size kek yaptım :)


 

Ağlayan kek ya da ağlayan pastaaa

Sıkca yaptığım ve de çok beğendiğim bir tarifimle haftanızı tatlandırmak istedim :)

Ben buradaki tarifle yapıyorum.
Fırınım, çok iyi olmadığı için arada sırada keklerim kabartmıyor ama bu defa beni yarı yolda bırakmadı.  

Bu sefer kekim hem kabarık hem de lezzetli oldu baya da beğeni aldı :)
 Belki de beni kırmamak için herkes çok beğendiğini söylüyor olabilir ama şimdiye kadar yemeklerimden zehirlenen olmadı hiç :)

Bu arada merak etmeyin ben sizin yerinize de yedim güzelce.
 Fotograf kötü oldu ama idare edin  oldu mu?
Hadi ben işime döneyim o zaman :) 
İyi haftalar herkeslere...
  

2 Kasım 2012 Cuma

ooo cuma mı gelmiş :))



Cuma demek tatil demek, 
Tatil demek gezmek demek.

Şimdi ben masa başında oturuken atıp tutuyorum tabi ama kolumu kaldıracak halim yok desem yeridir.
Şimdi diyeceksiniz bu kız ne zaman iyi olacak? Bi insan yılın 10 ayınnı hasta geçirir mi hiç ?
Siz merakta bırakmıyım cevap veriyim hemencik.

Doğuştan hastayım beeen.
 Hastalıkla varoldum
 Artık o kadar kabullendim ki, birgün hapşurmayım tıksırmayım "bi doktora mı gitsem acaba? diyorum.
"Allah Allah öksürmüyorum da acaba yaşıyor muyum?" diye de aklımdan geçirmiyor değilim :)

Neyse sevgili takipcilerim hepinize mutlu mutlu, bol gülücüklü, huzurun eksik olmadığı bir haftasonu diler, 
kendimi mendilimin kollarına bırakırım 

Öpmüyorum hiçbiriniz, hastalık bulaştırmamak için. O kadar da düşünceliyim yani :))