29 Eylül 2011 Perşembe

LÖsante.

 

 LÖSANTE ( Lösemili Çocuklar Hastanesi)

LÖSEV (Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı) Türkiye'nin ilk lösemili çocuklar hastanesi LÖsante’yi 2000 yılında Ankara'da kurdu. Yemeğinden pijamasına, muayenesinden tahliline herşey ücretsiz olarak hasta çocuklara sunuluyor. Ankara dışından gelen ailelere de apart oda hizmeti veriliyor. Böylelikle çocuklar anne sevgisinden mahrum edilmiyor.  
Peki bizler hasta çocuklarımız için neler yapabiliriz? 
Kullanmadığımız giysi, ev eşyası, oyuncak, bisiklet ve yiyecek yardımlarını yapabileceğimiz gibi, tutar ne olursa olsun nakit yardımında da bulunabiliriz. 
Bunların dışında kalan ve herşeyden önemlisi onların en büyük ihtiyacı olan manevi desteği verebilmek için vakıf gönüllüsü olabiliriz.
Vakıfla ilgili ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Sevgilerle...

26 Eylül 2011 Pazartesi

rengarenk...



Boşuna dememişler renkler ve zevkler tartışılmaz diye :)
 Bazılarının ölüp bittiği renkler diğerlerine çok itici gelebiliyor.
Kimileri cıvıl cıvıl renkleri severken, kimileri ise siyah- beyazın asaletinden bir türlü vazgeçemiyor.
Aslında renk konusunda pek takıntılı olduğum söylenemez ama son zamanlarda kahverenginin beni çok etkilediğini farkedince bir bakıyım bu renklere ne oluyor, neden farklı geliyor gözüme dedim ve bulduğum bilgileri sizinle paylaşmak istedim.
Bakalım renkler bize ne diyor?

Beyaz: Saflığı, temizliği ve istikrarı ifade eder.
Siyah: Gücü, tutkuyu ve çoğu ülkede matemi temsil eder.
Mavi: Sonsuzluğu ve özgürlüğü ifade eder.
Yeşil: Doğanın ve huzurun rengidir.
Kırmızı: Canlılık ve dinamizmin rengidir. Ataklık, azim ve kararlılığı ifade eder.
Sarı: En parlak ve dikkat çekici renktir. Neşe, zeka, incelik ve pratikliği ifade eder.
Mor: Asalet, lüks ve itibarın rengidir.
Pembe: Neşe, güven ve rahatlığı ifade eder.
Turuncu: Dışa dönük olmayı ve güveni temsil eder.
Lacivert: Sonsuzluk, otorite ve verimliliği ifade eder.
Kahverengi: Toprağın ve doğallığın rengidir.
Gri: Alçak gönüllülüğü ve dengeyi ifade eder.

Peki senin rengin hangisi?
Herkeslere renkli bir hafta diliyorum...
Sevgilerler...

22 Eylül 2011 Perşembe

şikayetim var !!!!

çok sinirlendim çooooooook...
  1. Kargoları  gelen müşteriye haber verilmemesinden,
  2. Bilgi almak için aradığım telefonların bir türlü açılmamasından,
  3. Listeye bile bakmadan "Kargo gelmemiş" diyen memurundan,
  4. Kargo almak için yarım saat sıra bekletmesinden,
  5. İsimle kargo sorgulaması yapılmamasından ısrarlar ptt numarası istenmesinden,
  6. Belgelerde şubede görünen kargonun fiziki olarak bir türlü bulunamamasından,
Ve benzeri birçok uyuz durumdan dolayı ilk defa kullandığım ptt kargodan hiç mi hiç memnun kalmadım. Birdaha da asla kullanmayı düşünmüyorum.
Şiddetle kınıyor ve kimseye tavsiye etmiyorum... 



21 Eylül 2011 Çarşamba

ilaçlar buraya...











Hasta olmayı hiç sevmiyoruuuuuuum...
İlaç kullanmaktan nefret ediyoruuuuum...
Ama sürekli hasta oluyorum.Bu durumlarda acı çekmektense hemen bir doktora gidip ilaçlar alıyorum kendime...
Geçenlerde dolabımı düzenlerken farkettim ki aslında ben çok fazla ilaç almışım ama bunları kullanmamışım. Yani sadece ilaç alarak kendimi rahatlatıp iyileştirmişim :)
Baktım ki işlevsizce duruyorlar oracıkta...



İlaçların kalabalığı beni boğmasın rahmen doğaya ve devlete zarar vermemeleri için onları çöpe de atamadım. Sonra araştırım ki evde kalan ilaçlar için güzel çözümler varmış;
İlaçlar açılmamış ise; Sağlık Ocakları ilaçları durumu uygun olmayanlara verilmek üzere alıyorlarmış. Hatta bazı belediyeler de aynı görevi üstlenmişler.
Açılmış ya da miladı dolmuş ilaçlar ise geridönüşüm için  ayrıca toplanıyormuş. 
Bilgilerinize sunulur ;)


19 Eylül 2011 Pazartesi

dikkat solak var !



İnsanların %15' inin solak olduğu bu dünyada ben de bir solağım. Henüz solaklığın neden kaynaklandığını bilim keşfedememiş olsa da  bazı insanlar bizi yaratık yerine koymayı başarmışlar :))
Eskiden solak insanların uğursuz sayılıp öldürüldüğü mutlaka okumuşsunuzdur biyerlerde. Hatta bazı medeniyetlerde evlendikten sonra eşinin solak olduğunu gören kişi onu boşama hakkına sahipmiş. Bu ve bunun gibi birçok saçma inanç varmış eskiden ...Şimdi daha farklı oluyor tabi... İlk defa girdiniz bir toplumda solak olmak demek  oradaki sağ insanların anlamsız sorularıyla haşır neşir olmak zorundasınız demek. Sorular arka arkaya dizilir. Hadi bakalım başlıyoruz :)
- Aaaa sen solak mısın?
-Ay sen nasıl yazıyorsun öyle zor olmuyor mu?
- Solaklar zeki olurmuş sen de öyle misin?
- Sen sakarsındır da şimdi herşeyi döküp saçarsın...
-Yemeği hangi elinle yiyosun? Bari onu sağla yesen?
-vb...
Yuh yaa bi durun bi sakin olun. Noluyoruz? Tek farkımız sizin sağ elle  yaptığınız işleri biz sol elimizle yapıyoruz. Üstelik dünya düzeni size göre kurulduğu için uyum sağlarken çok zorlanıyoruz. Hatta solakların uyum sağlama sürecinde bolca kaza geçirdikleri ve yaşam ortalamalarının diğerlerine göre daha kısa olduğu bilimsel bir gercek. Ne kadar üzücü değil mi? 
Ama ben herşeye rağmen solaklığımı seviyorum !

15 Eylül 2011 Perşembe

kalenin yolları taştan...

Restore edilmiş evler
Ankara Kalesi, Altındağ Belediyesi' nin uzun çabaları sonucu güzel bir görünüme kavuştu. Ankara' nın en eski yerleşim yeri olan ve daha önceleri kimsenin uğramağı Kale yolu ve Hamamönü Mahallesi yapılan restorasyon çalışamları sonrasında özellikle Ramazan eğlencelerinin de burada yalıpmasıyla Ankaralıların uğrak mekanı haline geldi. Eski zamanın sıcaklığını seven, şehrin karmaşasından uzaklaşmak isteyen, otantik eşyalara merakı olan birinin mutlaka uğraması gereken biryer... Sıkça kaleye giden birisi olarak, kaleye gittiğinizde karşılaşabileceğiniz birkaç güzelliği ekliyorum bakalım beğenecek misiniz?

Eski Papuçlar (Kalenin iyilerinden)
Otantik bir ev kapısı

Antika satışı yapan ışıltılı dükkanlar

veeee Görülmeye değer Rahmi Koç Müzesi


Ben çok sevdim umarım siz de sevmişsinizdir.
Herkeslere iyi gezmeler...




güzel bir animasyon buldum :)


"Despicable Me" çok eğlenceli bir 3D animasyon filmi. IMDb puanı 7,5 olan  film 2010 yılı yapımı. Filmin konusu güzel, karakterleri de müthiş sevimliydi. Özellikle 3 minik kız çocuğu ve garip yaratıklar ...

Gru


Vektor
     Margo, Edith ve Agnes            


Filmde hiçbir işi başaramayan acemi bir hırsız var. (Gru oluyor kendileri.) Bu hırsız bir evde yaşlı bir bilim adamı ve bir çok küçük yaratıkla (sürpriz yumurtaya benziyorlardı :)) birlikte yaşar.  Acemi hırsızımız boş işler peşindeyken, “Vector” isimli genç bir hırsız piramidi çalar. Buna karşılık bizim acemi hırsızımız ayı çalmaya kalkar. Bunu yapması için yardıma ihtiyacı vardır. Çok farklı bir plan yapar ve bir kız yurdundan 3 tane kız evlat edinir. (Margo, Edith ve  en şirinleri Agnes) Bu 3 kız evlat onu macera dolu bir serüvene sürükler. Film başlarken kötü adam olmak için yarışan Gru da film bittiğinde mükemmel bir baba adayına dönüşür. Çok izlenesi bir film.
İyi seyirler...

14 Eylül 2011 Çarşamba

biri bowling mi dedi :))


Son zamanlarda arkadaşlalar toplanma şeklimiz oldu bowling... Muhabbeti güzel, ortamı güzel, gelenler güzel, eeee skor da güzel olunca değmeyin keyfimize :))
Öyle heryerde de oynanmıyor. Alanın, labutların ve topların güzel olması gerekir. Bu konuda  Ankara' da  bowling oynamak isteyenlere Panora ve Antares'i önerir, Galleria Subtown' dan ise şiddetle uzak durun derim. 
Bowling toplarının bayanlar için hep sorun olduğunu bilmeyen yoktur içimizde. Oyun bitene kadar uygun ağırlıkta top bir türlü bulunmaz. Böylelikle skor düşüklüğü nedeni ağır toplara yüklenir.  Büyük bir ihtimalle sonuncu olan kızımız için, bu hezimetin üstüne manikürünün bozulması da ekstra sinir bozukluğu olmuştur. Toplardan bahsetmişken internette bulduğum korkunç bowling topu fotograflarını sizlerle paylaşmak istedim. Herzaman rengarek, cicli bicili toplar olmuyor demek ki :)) 

Sizi bilmiyorum ama ben bu ilginç toplarla daha önce hiç bowling oynamadım. Topları elime alınca ne hissederim hiç bilmiyorum. Çok korkunç görünüyorlar değil mi?

13 Eylül 2011 Salı

süper lig...


Veeeeeeeeeeeee Spor Toto Süper Lig geçtiğimiz haftasonu itibariyle başlamış bulunmakta.
Geçen haftaki maç sonuçlarına bakılırsa Galatasaray yine beni çok üzecek gibi duruyor. 
Gerçi artık eskisi kadar futbol fanatiği değilim.
Büyüyüp erkek çocuğu modundan çıktım galiba... 
"Ne kadar ilgileniyorsun?" diye sorsanız hafta bitiminde maç sonuçlarına bakıyorum o kadar :)) 
Geçen sezonlara damgasına vuran şike olaylarının bu yıl yaşanmaması dileğiyle temiz bir futbol sezonu diliyorum...

zeytindalı...




Bugün size bir yardım derneğinden bahsetmek istiyorum: Zeytindalı Yardımlaşma Derneği. 
İlgilenmek isteyenler için; derneğin sitesi burada. 
Ben yine de  dernek hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. Bildiğimiz dernekler gibi  değil öncelikle onu söyleyeyim :)
Derneğin tek amacı yardıma muhtaç insanlarla, yardım etmek isteyen gönüllüler arasında bir köprü kurmak. Dernek düzenli olarak yayımladığı dergilerle yardıma ihtiyacı olan kişilerin sesini duyurmaya çalışıyor. Yardım etmek isteyen gönüllüler de bu dergiler sayesinde ihtiyaç sahiplerini bulup, dernek aracılığıyla değil birebir  kendileri iletişime girirek yardımlarını istedikleri şelikde kişilere ulaştırıyorlar. Sonuç ihtiyaç sahibinin kocaman mutluluğu her defasında...
Ve birilerini mutlu etmenin vermiş olduğu sonsuz huzur...
 Mevlânâ ne demiş: “Hiç ölmemek istiyorsan,  iyilik yap.” 
Kim ölümsüz olmak istemez ki...